Pages

17 Mayıs 2017 Çarşamba

Cesaretin Kamuoyu Önünde Sınanması : Suskunluk Sarmalı


Doğru bildiğiniz gerçekleri, savunduğunuz fikirleri karşınıza bir ordu dolu insan çıksa ve size ‘’ Hayır ,söylediklerin bizim doğrularımızla örtüşmüyor! ’’ dese de savunmaya devam eder misiniz ? Toplumun egemen genel düşüncesinden farklı düşündüğünüzü fark ettiğinizde sesinizi daha gür çıkartıp doğruları mı haykırırsınız yoksa insanların tepkilerini gözlemleyip onlara uyum mu sağlarsınız ?

Bu sorular iletişim çalışmalarında kamuoyu konusunda çalışanların üstüne düşündükleri sorulardan sadece bazıları. Fakat bu çalışmaları yapanlardan bir tanesi ortaya atmış olduğu kuramla bizleri düşünmeye sevk etti: Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann.’’ Suskunluk Sarmalı’’ kuramının sahibi Neumann, yukarıdaki sorulara çok fazla kişinin ‘’evet’’ cevabı veremeyeceğini düşünenlerden.


Neumann’a göre, medya tarafından ele alınan konular egemen görüşü yansıtır. Açık bir şekilde toplumdaki güçlü sınıfın lehine bir haber yapılmasa da, haberlerin sunuluş biçimi, olay hakkında düşünmeye olanak tanıyan farklı yorumlar hep statükoyu koruyan niteliktedirler. Bu sebeple medya aracılığıyla topluma eleştirel olmayan,orta yolcu fikirler sunulur. Bu görüşlere katılmayanlar ise görüşlerini saklamak zorunda hissederler kendilerini. Çünkü ‘’doğrunun ve yanlışın yargıcı’’ olan medya, oluşturduğu kamuoyu sayesinde belli bir olay karşısında sahip olunması gereken tutumun ne olduğunu kitlelere söylemiştir. İnsanlar da medyanın bu yorumunu içselleştirmişler, ‘’doğruları’’ daha fazla sorgulamaya gerek görmeden ‘’olması gereken budur’’ hanesine yazmışlardır.

Özellikle, toplumdaki çoğunluğun görüşü, güçlü medya tarafından da desteklenirse bunlar azınlığın görüşüne göre daha güçlü olurlar. Ve bu döngü sonucunda, kendi düşüncelerinin doğruluğuna inanan fakat toplumdaki genel görüşe karşı çıkma cesareti gösteremeyen kişiler görüşlerini yüksek sesle dile getirmekten çekinmeye başlarlar. Çünkü işin sonunda dışlanma korkusu yatmaktadır.


Ancak tam tersi de olabilir. Eğer güçlü medya, azınlıkta olanların görüşünü desteklerse çoğunluk kampı toplumdaki ‘’ sessiz çoğunluğu’’ oluşturmuş olur. Çoğunluk ‘’ sessizlik sarmalına’’ bürünmüş olur.


Teorinin savunduğu ana nokta, medyanın gündem kurma yetisi ve kamuoyu oluşturma becerisinin birbirine eş güdümlü bir şekilde çalıştığı; oluşturulan bu ‘’konsensus (uzlaşı) sebebiyle insanların toplumdaki egemen düşüncelere uyum sağladığı ve kendilerini dışlanmaktan kurtardığıdır.

Sessizlik Sarmalı 5 temel varsayıma dayanmaktadır:      

  1. Sapkın bireyler toplumdan dışlanmakla tehdit edilir.
  2. Bireyler sürekli olarak dışlanma korkusu yaşarlar.
  3. Korku,kişinin içinde bulunduğu fikir ortamını değerlendirmesine yol açar.
  4. Değerlendirme sonucunda fikirlerini açıklar veya açıklamaz. Bu tamamen içinde bulunduğu fikir ikliminin kendi görüşlerine ne kadar uyduğu ile alakalıdır.
  5. Medya, kamuoyunun oluşması,değişmesi ve sürdürülmesinde etkilidir.

Bu iddialar doğru olsun yanlış olsun, az kişi tarafından savunulan bir görüşü toplumun çoğunluğunun inandığı düşüncelerin karşısında sınamak her zaman güç olmuştur. Fakat doğru ve gerçek, bunu kimin söylediğinden , karşısında hangi kuvvetlerin bulunduğundan bağımsız olarak bir tanedir. Bu inanılan gerçeği her koşulda savunmak zor olsa da elzemdir. Çünkü çoğunluğun gürültüsü, azınlığın ‘’ vicdanının’’ sesinin duyulmasına engel olabilir. 

0 yorum:

Yorum Gönder