Pages

18 Mayıs 2017 Perşembe

Medyanın Etkilerine Alternatif Bir Bakış: Kültürel Göstergeler ve Ekme Kuramı

Medyanın etkileri hakkında yapılan çalışmalar, iletişim bilimlerinin ilk günlerine kadar geri götürülebilir. 1920-30’larda yapılan araştırmalar medyanın güçlü etkileri olduğunu söyleyen sihirli mermi/propaganda modeliyle başlamış, 1950’lerde savaşın bitmesi ve demokratik bir iklimin oluşmasıyla ‘’ İki aşamalı akış kuramına’’ yerini bırakarak medyanın mutlak gücünü biraz olsun kırmış, 1970’lerde ise ‘’Kullanımlar ve Doyumlar’’ kuramı ile birlikte medyanın insanlara ne yaptığından ziyade insanların medya ile ne yaptığı sorusu ön plana çıkartılmıştır.

Etki çalışmalarına özgün bir yaklaşım da George Gerbner’den gelmiştir. 1960’lı yıllarda ‘’ Kültürel Göstergeler Projesi’’ adı altında yürüttüğü  çalışmaları televizyonun etkilerinin uzun zamanlı olduğu, sonunda ‘’sosyal bir ekme’’ ye sebep olduğunu söylemiş ve bunu da şiddetin medyadaki temsiliyle ilişkilendirmiştir.


Bu teoriye göre, medyanın etkileri kişilerin davranışlarından ziyade tutumları üzerinde etkilidir. Televizyon, egemen değer ve tutumları normalleştirir, bu ideolojileri ‘’gündelik yaşam mitolojileri’’ içerisinde saklayarak onların insanlar tarafından benimsenmesini sağlar. Aynı zamanda televizyon siyasette orta yol değerleri ekme eğilimindedir.

Televizyon programları düzenli bir şekilde birbirleriyle tutarlı mesajlar vererek belli kalıpları insanların zihinlerine işler. İnsanlar bu programları izledikçe televizyon programlarıyla tutarlı tutumlar oluşturmaya başlarlar. Şiddet örneği burada en dikkat çekici örneklerdendir. Çoğu araştırmacının aksine, Gerbner televizyonun şiddet davranışına sebep olmadığını fakat televizyondaki şiddet eylemlerinin her gün düzenli bir şekilde izlenmesiyle, insanların dünyadaki şiddet algısının pekişmesinde etkili olduğunu iddia etmiştir. Bunu da ‘’ Kötü Dünya Sendromu ‘’ kavramıyla açıklamıştır: 

Özellikle gençler ve çocuklar üzerinde etkisi olduğunu düşünür.  Çünkü bu kişiler televizyona enformasyon kaynağı olarak daha bağlı ve savunmasızdırlar. Aynı zamanda, televizyonu yalnız başına, verdiği mesajları başkalarıyla tartışıp sorgulama şansına sahip olmayan insanlar da televizyonun ekme etkisine daha duyarlıdırlar.

Bununla birlikte, şiddetin aşırı sunumu, kanun ve kurallar hakkındaki görüşlerin savunulmasını sağlar. Aksiyon ve macera türleri, toplumsal düzene, statükoya olan inancı arttırır.

Televizyonun bu etkileri yavaş yavaş olur. Fakat diğer medyalara göre etkisi sert ve kalıcıdır. Fazla televizyon izleyenlerde korku, dünyanın berbat bir dünya olduğu algısı oluşur. Şöyle ki, televizyonda şiddet haberleri izleyen bir kişi ile bu haberleri daha az izleyen ya da hiç izlemeyen kişiler arasında yapılan araştırmalarda, vaktinin çoğunu televizyon karşısında geçiren kimselerin dünyadaki suçların ve şiddetin varlığını diğerlerine nazaran abartma eğiliminde oldukları görülmüştür. Bunun bugünkü video oyunlar ile ilişkisini izlemek için :

Ayrıca televizyon temsil ettiği toplumsal grupların temsilinde de birtakım sıkıntılar vardır ve bunlar da şiddetin yeniden üretilmesine katkı sağlamaktadır. Örneğin, azınlık,kadın yaşlı gibi gruplar daha çok kurban gibi sunulmaktadır. ‘’Beyaz,erkek’’ iktidarı temsil ederken toplumdaki diğer grupların temsilleri aynı nitelikte olmamaktadır. Televizyon bu mesajları uzun süreli bir şekilde alan kişiler,sonunda bu değerlerin doğruluğunu kabul etmektedir.

Günümüzde artık tek bilgi kaynağımız televizyon olmaması bu kuramın geçerliliğini yitirdiğine yönelik yeni argümanlar geliştirilmesine sebep olmuştur. Fakat yine de bilgi edinmek için yeni medya teknolojilerini de kullanarak çeşitli mecralarda vaktimizin çoğunu geçiriyoruz ve bu durum artık bizler için bir bağımlılık düzeyinde. Bunların üzerimizde gözle görülür çok büyük değişiklikler yaptığını fark etmesek bile, varlığımız üzerinde etki ettiklerini inkar etmemiz de mümkün değil bence…

0 yorum:

Yorum Gönder