Pages

17 Mayıs 2017 Çarşamba

Medya mı Gündemi Belirler Yoksa Kendi gündemimiz mi yaygınlaşır ? ''Gündem Belirleme Kuramına'' Bir Bakış


Kitle iletişim araçlarının eğlendirme,bilgilendirme,sosyalleştirme gibi çeşitli işlevleri vardır. Dünyaya,toplumumuza,yakın çevremize dair edindiğimiz bilgilerin birçoğunu medya aracılığıyla alırız. Bu bilgi edinme sürecini evimizde izlediğimiz televizyon, aracımızda dinlediğimiz radyo veya artık kitle iletişim araçları kadar ve hatta belki de onlardan bile daha etkili olan ve elimizden hiç düşmeyen akıllı telefonlarımız,sayesinde gerçekleştiririz.


 Fakat bu noktada bir soru belirir aklımızda: haberlerden öğrendiğim bilgiler benim için ne kadar önemli ? Televizyonlardaki haber bültenlerinin veya gazetelerde manşetten verilen haberlerin benim hayatımdaki önem derecesi nedir, bu haberler gerçekten benim ve yaşadığım toplumun gerçek sorunlarını mı yansıtıyorlar yoksa yapay bir gündemin mi ürünüler ?

İşte bu ve benzeri soruların yanıtlarını arama düşüncesiyle medyaya bakan Shaw ve McCombs, ‘’ Gündem Belirleme Teorisini’’ ortaya atmışlardır.



Bu teoriye göre, günümüz toplumunda insanlar iş dışındaki serbest zamanlarının çoğunu çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla medyayı tüketerek geçirirler. Bu ihtiyaçlardan en önemlisi de bilgilenmektir. Özellikle modern çağda insanın tanımadığı insanlarla birlikte, çok büyük ve kalabalık şehirlerde yaşaması insanlarda gerginlik duygusuna sebep olmaktadır. Bu sebeple,insanlar bu bilinmezliğin verdiği sıkıntıdan kurtulabilmek için çevresinde olup bitenleri, içinde yaşadığı toplumdaki gelişmeleri takip etme eğilimindedir. Fakat gün içerisinde haber değeri taşıyan o kadar çok olay olmaktadır ki,insanların bütün bunları takip edebilmesi,olaylar hakkında detaylı bilgilere sahip olması ve kendi yorumunu yapabilmesi mümkün olmamaktadır.

Bireyin kendi başına yetersiz kaldığı bu noktada devreye medya girmektedir. Medya insanlar için önemli haberlerin ne olduğuna karar verir, o haberleri uygun bir biçimde hazırlayıp okunmak,izlenmek için hazır hale getirir. Bunda ne gibi bir sıkıntı var, benim yerime bu haberleri okuyup bana gerekli olanları sunuyor ve zaman kazanmamı yol açıyor, dediğinizi duyar gibiyim. Tam da bu noktada gündem belirleme kuramının detaylarına girmek istiyorum.


Shaw ve McCombs’a göre, insanlar bilgiyi çeşitli medyalardan edinmekte ve medyanın haberlere verdiği önem derecesini kabul etmeye meyilli olmaktadırlar. Medya onlara yalnızca ‘’ne ‘’ öğrenmeleri gerektiği konusunda yol göstermez aynı zamanda hangi habere ‘’ne kadar’’ önem atfedeceklerini de telkin eder. İşler biraz kontrolden çıkar gibi oldu değil mi ? Hayır, henüz yeterince değil.

Bu görüşlerin devamında, toplumda kitle iletişim araçlarının önem verdiği konuların daha çok gündemde olacağı, medyanın görmezden geldiği olaylar,düşünceler,bakış açılarının önem kaybedeceği düşüncesi vardır. Çarpıcı iddia geliyor, ‘’ Medyanın gücü onun gündemi belirleyebilmesindedir.’’ Yani Orwellcı distopyan bir bakış açısıyla, bizim ne düşüneceğimize karar veren ve bunun gerçekleşmesi için kafamıza sopayla vuran bir iktidar yoktur.


Fakat bunun yerine bunu daha incelikli bir şekilde yapan, toplumda konuşulması,tartışılması,üzerine düşünülmesi istenen konu başlıklarının belirlendiği, arzu edilmeyen diğer konuların ise ‘’insanların aklına bile gelmeyecek’’ şekilde tartışma dışına itildiği,bir seçenek olarak bile sunulmadığı bir haber üretim ve dağıtım süreci olduğunu savunmaktadır gündem belirleme kuramı.

.
Toplumsal iktidarın etkili bir şekilde sürdürülebilmesi için bilginin kontrol edilmesi gerekir. Bilginin dağıtımında en büyük rolü oynayan toplumsal kurum medyadır. Gerçekliğe ve hayata dair çoğu şeyi biz iletişim araçları vasıtasıyla ediniriz. Fakat bu medya, kapitalist bir ekonomik düzen içerisinde medya sahipleri, zengin elitler ve devletin iktidarı arasındaki mücadele ve uzlaşının sonucunda ürünlerini ortaya çıkartır. Bu da, edindiğimiz bilgilerin, haber üretim birimlerinde çalışan birtakım eşik bekçileri tarafından, kurumun yayın politikası, var olan verili  ekonomik ve siyasal sistem ve iktidarın medya kuruluşundan beklentilerinin de doğrultusunda çeşitli filtrelerden geçerek bizlere ulaşmasına yol açar. Bizlerin en doğal ve önemli haklarımızdan olay bilgi edinme süreci, toplumdaki siyasi seçkinlerin gündemi belirlemesi, inşa etmesi sonucunda manipülatif etkilere sahip olur.



Bu kuram, medyanın etkilerinin ‘’sihirli mermi’’ kuramında iddia edildiği gibi, aşılama yöntemiyle,çabuk etki eden bir sürecin sonunda gerçekleştiği görüşüne karşı çıkar. Savunulan görüşe göre, medyanın etkileri uzun dönemde belli olur. Kişilerin haberlerdeki seçiciliği etkisizleştirilir ve kısıtlı bir tercih bütünü içerisinden bilgi edinme işlemi gerçekleştirilir. Bu da Bernard Cohen’in söylediği ‘’ Medya insanların ne düşüneceklerini değil, ne hakkında düşüneceklerini belirler.’’ görüşüne arka çıkar.


Gerçekten de, medya haberlere atfettiği önemle, haberleri sunuş biçimi, olayları anlatırken kullandığı söylem, kelimeler ve bunların bir arada sunulduğu bağlamla birçok olayın bizim için ne kadar önemli olması gerektiğini, hangi haberlerin üstünde daha çok düşünmemiz hangi olay hakkında konuşurken nasıl bir söylem kullanmamız gerektiğini bize gayet incelikli bir şekilde öğretir. Bizim ne hakkında düşüneceğimizi, bunu nasıl ifade edeceğimizi bize anlatır.

Haber üretimindeki bu süreçler, farklı çevrelerin çeşitli çıkarlarının haberlerin içeriğine ve diline yansıyabileceğini bize göstermektedir. Bunların farkında olan bilinçli medya tüketicileri olabilmemizin yolunun öncelikli olarak eleştirel bir zihinden, sonra da eleştirel bir medya okuryazarlığı becerisine sahip olmaktan geçtiği konusunda şahsen hiçbir şüphe duymamaktayım. Umarım sizler de benim gibi düşünüyorsunuzdur. Yoksa başkalarının sizin ne hakkında düşünmenizi istediği hakkında derin düşüncelere dalmak zorunda kalacağım :)

0 yorum:

Yorum Gönder